18 Ağustos 2010 Çarşamba
Emir'e itaat ve onun etrafındaki uyuşmazlıklar hakkında
Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a; salât ve selam O'nun nebisi Muhammed(s.a.v)'e, ailesine, ashabına ve bu fani dünya hayatının sonuna dek O'nun doğru yolunda hak üzere yürüyenlerin üzerine olsun.
Allah, Yüce Kuran'da şöyle buyuruyor:
"Muhakkak ki bir kavim, kendi içinde olanı değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez."
(Kur'an, Süre 13. "Rad" ayet 11)
Allah, Yine şöyle buyuruyor:
"Ey müminler! Allah'a itaat edin. Resule itaat edin. Ve sizden olan emir sahiplerine de..."
(Kur'an, Süre4. "Nisa" ayet 59)
Kur'an-ı Kerim'in bu ayeti Müslümanlar arasında bir Emir (Müslüman Lider/Komutan) olması gerektiğini vurguluyor ve bu Emire itaat tıpkı Allah'a ve Resulü'ne (s.a.v) itaat etmek gibi her bir Müslüman için farzdır (zorunluluktur).
Bir Emir seçmek için, Allah'ın Resulü'nün (s.a.v) bazı talimatları vardır ve onlardan biri iktidara, yönetime gelmek için çabalayan ve buna çok arzu duyan birini, devleti ve tebaalarını geliştirmek için iyi amaçlara sahip olsa dahi asla seçilmemesi gereğidir. Bunun delilini Allah Resulü(s.a.v)'nün şu sözlerinde bulabiliriz:
"Allah'a yemin ederim ki yönetim makamına ne onu talep edeni ne de ona sahip olmaya tutkun olanı atamayız."
(Buhari ve Müslim)
Yine:
"Ey Abdurrahman ibni Semure! Emirlik pozisyonu isteme! Eğer bu sana sen istedikten sonra verilirse kendi kendine yardımsız bırakılırsın. Fakat sana istemeden verilirse yardım olunursun."
(Buhari ve Müslim)
Rivayet edildiğine göre Ebuzer(r.a.), otorite hakkında şöyle demiştir: "Resulullah(s.a.v.)'a; "Beni bir göreve tayin etmeyecek misin?" diye sordum. Elleriyle omzumdan tuttu ve şöyle dedi:
"Ey Ebuzer! Sen zayıfsın ve otorite sorumluluk ister. Ve hesap gününde bu, görevini yerine getiren ve emrolunduğu vazifeyi hakkıyla tamamlayan kişi dışında bir utanç ve pişmanlık sebebidir."
(Müslim)
Allah Resulü(s.a.v)'nün geri çevirdiği bu kişiler kimdi? Onlar, Allah'ın Elçisi (s.a.v)'nin asil arkadaşları olan sahabelerdi. Ve o zaman ne konuşacağız!
Emir'e itaat, tebaanın Emir ya da Halifelerinin kendilerine karşı adaletsiz olduğunu ve kendilerine baskı yaptığını düşünmeleri halinde dahi ancak Allah'ın ve Resulü'nün hükmü ile çatışmadığı müddetçe olur. Ve eğer birisi kişisel olarak hoşlanmadığı için, onu değersiz bulduğu için veya Şeriatın şart koşmadığı herhangi bir şahsi nedenden dolayı bu Emir'e itaat etmezse o zaman onun üzerine bir günah (haram) düşer!
Bu yüzden Emir, bilerek ya da bilmeyerek, bir zulüm işleyebilir. Bazı durumlarda Emir, kendi durumunu haklı olarak görebilir ancak tebaa, bu durumu Emir'in baskısı olarak görebilir. Emir'e itaat, hem o haklı davrandığı zaman hem de onun amelleri tebaaya baskı gibi göründüğü zaman da farzdır.
İtaat, her iki durumda da farzdır. Bunun delili, Huzeyfe el-Yeman(r.a.)'dan gelen şu rivayettir:
"... O'nu(Emir'i) dinleyin ve emirlerini yerine getirin. Hatta sırtınız kırbaçlansa, servetiniz kapışılsa bile dinleyin ve itaat edin!"
Emir'e itaat farizası, o dövdüğü zaman da serveti gasp ettiği zaman ve hatta o baskı yaptığı zamanda da yerinde duruyor.
Ve yine Emir'e itaat, baskılar (baskının varlığını ya da gerçekleri ispatlamak imkânsızdır) hakkında bir münakaşa olduğu zaman da zorunluluktur (vacib).
Böylesi itaatin bir örneğini, Taberi'nin İbni İshak'tan yaptığı bir rivayette görebiliriz:
"Ömer(r.a.), Halid bin Velid(r.a.) hakkında Ebu Ubeyde'ye yazdığı mektupta şöyle diyordu: "O'nu azlet ve mallarını diğerlerine dağıt!" Halid, mektuptaki bu bölümü duyunca derhal şöyle dedi: "Ben, Müminlerin Emiri'ne itaatten yüz çeviren birisi değilim. İstediğini yap, itaat ederim." Ebu Ubeyde(r.a.), Halid'in eşyalarını dağıttırdı. Hatta çifti olmayan bir ayakkabısını bile..."
İbni Kesir'in rivayetinde şöyle söylenmiştir:
"Eşyaları dağıtılırken Halid, şunu tekrarlıyordu: ‘Emir-ül Müminini dinliyor ve itaat ediyorum."
Onlar, Allah Resulü(s.a.v)'nün şöyle buyurduğunu söyleyen Ebu Hureyre(r.a.)'nin sözlerini anlatıyorlardı:
"Bizler sonuncularız fakat en önde olacağız. Ve Peygamber (s.a.v) ekledi: "Bana itaat eden Allah'a itaat eder. Bana isyan eden Allah'a isyan eder. Emir'e itaat eden bana itaat eder. Emir'e isyan eden bana isyan eder. Emir, Müslümanların uğrunda savaşacakları ve korunacakları bir sığınağa benzer. Emir, insanlara hakkı ve adaleti emrederse bunun için ödüllendirilir. Ve eğer buna muhalefet ederse bundan dolayı sorumlu olur."
(Buhari)
Allah'ın Resulü(s.a.v) bu hadiste açıkça işaret etmiştir ki; Emir'e itaatsizlik, alanında çok tehlikelidir ve Allah'a ve Resul'e itaatsizlikle eşittir.
Eğer tebaa bazı görüş ya da kararlarda Emirle aynı düşüncede değilse, o zaman Emire öğüt verebilir. Ancak Emir'in adını küçük düşürmeleri, onu küçümsemeleri, ya da ona karşı toplanıp onu makamından indirmeye çalışmaları oldukça güçlü bir şekilde kısıtlanmıştır. Çünkü bu tür eylemler Emir'in nüfuzunu zedeler, onları zayıflatır, Emir'in otoritesini azaltır ve Emir, etkisini kullanmakta faydasız hale gelir. Bütün bunlar onların itaatlerini bozar ve liderleri ya da emirleri üzerinde zafer kazanmalarını hafifletir. Sonuç olarak, dış düşmanlar Müslümanlara karşı savaşlarında daha kararlı olurlar.
Tebaa, liderlerle uzlaşmadığı zaman kolaylıkla onları azleder. Müslümanlar bunu kötüye kullandıkları zaman Resul(s.a.v)'un hadisinde anlatıldığı gibi olur:
"Sizin kendilerinden nefret ettiğiniz onların da sizden nefret ettiği yöneticileriniz olacak. Ve sadece böyle zalimler, sizi zapt edebilir."
Makul bir insan, İslam Ümmetinin tarihindeki şu örneği unutmamalıdır: Bazıları halife Osman(r.a.)'ın idaresini devirdikleri zaman Müslümanların üzerine ne büyük acılar bıraktılar!
Şunu unutmamak gerekir ki yöneticiler ve Emirler de tıpkı bizler gibi insanlardır. Onlar da bizim gibi yiyip içerler, güçlü veya hasta olabilirler. Ümitsizliğe düşebilir veya hata yapabilirler. Onlar hata yaptıkları zaman onları reddetmek, başka birini seçmek ve onun istifa etmesi gerektiğine ilişkin farklı sebepler aramak yerine onlara nasihat etmeliyiz.
Allah Resulü(s.a.v) dedi ki:
"Bütün Âdemoğlu hata yapar. Onların en hayırlısı hata edip tevbe edendir."
Bazı Müslümanların kısa görüşlü ve yanlış anlayışlarından dolayı çok sık yöneticilerle itaatsizlik ve anlaşmazlıklar olur. Bunun pek çok farklı nedeni vardır, örneğin Osmanlı Hilafeti'nin dağılma sürecinde milliyetçilik (kavmiyetçilik/ulusçuluk)...Bu fitne kökleşti ve Müslümanlar arasında yayıldı. Şeytan kılıklı münafıklar, Müslümanların zihinlerine milliyetçilik, ulusçuluk kavramını soktular, bunu yaparken birine şöyle dediler:
"Sizin Türklere, onların gücüne ve Halifelerine ne ihtiyacınız var? Siz kendi yöneticilerinize, idarenize, vilayetlerinize sahipsiniz, Muhammed sizin kavminize geldiğinde siz Türklere karşı kazanmıştınız. Ama şimdi sizi aranızdaki Türkler yönetiyor."
Ve diğer tarafa da dediler ki:
"Sizin Araplara ne ihtiyacınız var? Siz Türksünüz. Kendi Halifeniz, Sultanınız, otoriteniz var. Siz onlardan daha iyisiniz. Onlardan ayrılın. Sizin onlara ihtiyacınız yok fakat onların size ihtiyacı var." Vs.
Ve bu, Müslümanların zihinlerine çok güçlü bir şekilde yerleşti. Onların konsepti oldu, çok sağlam yerleşti. Yüzyıllar sonra bugün bile, bu fikirler hala varlığını koruyor.
Oysa Allah Resulü(s.a.v) şöyle buyurmuştu:
"Kim asabiyeye (milliyetçilik/ulusçuluk/kavmiyetçilik) çağırırsa o, bizden değildir. Kim asabiye için savaşırsa bizden değildir. Kim asabiye için öfkelenirse bizden değildir."
(Müslim)
Bu, aynı zamanda milliyetinden dolayı; siyah ya da beyaz olmasından, Tatar veya Rus, Çeçen ya da Arap vs. olmasından dolayı bir Emir'e itaat etmeyenlere göndermede bulunmaktadır.
Allah Resulü(s.a.v) buyuruyor ki:
"Muhakkak ki Arap'ın Aceme, Acem'in Arap'a; beyazın siyaha, siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva ve salih amel iledir."
Yine bu, Müslümanların arasında Emirleriyle ilişkilerinde anlaşmazlık tohumu ekenlere ve komplo planları düzenleyenlere de değinilmektedir. Böyle kişilerden kurtulmak gerekir. Bunun kaynağı ise, Allah Resulü(s.a.v)'nün şu sözleridir:
"Sizler bir kişi etrafında birleşmişken birisi gelir ve sizi grubunuzu bölmek isterse onun kellesini vurun!" (Müslim)
İmam Nevevi(r.h.) diyor ki:
"Bu hadiste yöneticiye karşı gelen ve Müslümanları bölmeye çalışan birini öldürme emri vardır. Eğer uyarıdan sonra bu faaliyeti durdurmazsa onu öldürmek gerekir."
İmam Sanani(r.h.) de şöyle demiştir:
"Resul (s.a.v)'ün bu sözleri gösteriyor ki; Müslümanların etrafında toplandıkları bir yöneticiye karşı gelen bir kişinin, Allah'ın kullarına zarar vermesinin önlenmesi için öldürülmesine izin verilmiştir."
Müslümanlar arasında yöneticilerine karşı benzer anlaşmazlıklar yaratan kişi, fitneden ve Şeytanın kışkırtmasından etkilenmiştir. Böyle bir fitne, güçlü veya zayıf herkese dokunabilir. Lanetli Şeytanın böylesi kışkırtmalarına karşı tedbirli ve dikkatli olmak gerekir.
Her şeye kadir olan Yüce Allah(c.c.), Kur'an da şöyle buyuruyor:
"İnsanlar "iman ettik" demekle imtihan edilmeksizin salıverileceklerini mi sandılar?"
(Kur'an, Sure 29, "Ankebut" ayet 2)
Yukarıda ilahi metinlerden aktarılanların hepsi, Emire itaat etmenin tebaanın üzerine vacip olduğu hakkında net bir açıklama getiriyor. Bu, zorunluluktur (vaciptir) ve Emire itaat etmemek de Yüce Allah'ın azabına sebep olan, yasaklanmış bir eylemdir.
Bu yüzden değerli kardeşler, bizler bu fitne veya uyuşmazlık hakkında ve Şeytanın kışkırtmalarına karşı dikkatli olmalıyız. Birlik olup bölünmemeliyiz. Allah(c.c.)'ın mübarek Kuran'da buyurduğu gibi:
"Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar"
(Kur'an, Sure 3, "Al-i İmran" ayet 103)
Biz de tıpkı bir insanın vücudu gibi tek bir Ümmet olmalıyız. Ve Kadir olan Allah(c.c.), aramızda fitne tohumları ekmeye çalışanlara lanet etsin! Ve düşmanlarımızı zayıflatıp yok etsin!
Ya Allah! Kafkasya'da ve tüm dünyadaki Mücahidlere yardım et!
Ya Allah! Onları esaretten ve ağır yaralardan kurtar!
Ya Allah! Onların ailelerini koru!
Ya Allah! Ulemamızı ve umeramızı koru!
Ya Allah! Kardeşlerimizi esaretten kurtar!
Ya Allah! Tutuklu Müslümanların durumlarını iyileştir!
Ya Allah! Kâfirleri ve bize karşı savaşan münafıkları kahret!
Ya Allah! Putin'i kahret! Ya Allah! Medvedev'i kahret!
Ya Allah! Kadırov'u kahret! Ya Allah! Yevkurov'u kahret!
Ya Allah! Tüm küfür önderlerini mahvet!
Ya Allah! Onların entrikalarını boz! Silahlarını kullanılamaz hale getir!
Ya Allah! Bize Senin Yolunda yakın bir zafer ve şehadet nasip et! Çünkü biz Müslümanlarız ve bizi Cennet Bahçeleriyle ödüllendir!
Âmin
Ve sonunda Hamd âlemlerin rabbi olan Allah'a; salât ve selam O'nun Nebisi Muhammed'e(s.a.v), ailesine ve ashabına olsun!
***
Şeyh Ebu İslam el Margilani'nin çalışmaları ve bazı ilavelere göre hazırlandı.
Kaynak: IslamDin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)