28 Nisan 2008 Pazartesi

**"BIRAKIN SAVAŞÇI ONURUYLA ÖLELİM"




Tümünüz birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;

"Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!"
diye çağıramaz mı!?

Buna da mı gücünüz yetmiyor!?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız O zaman alınIarımızda şu yazacak;

"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz ölecek!

Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!

Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin!

Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimi biliyoruz.


BIRAKIN SAVAŞÇI ONURUYLA ÖLELİM!
istişhad







"Allah'ım
Gücümüz dağıldı.. Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı..

Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyorum...

ŞEYH AHMET YASİN "
istişhad



**"ALLAH İÇİN BİZLERİ ÖLDÜRÜN!"


ZULME
DUR
DEME VAKTİ
GELMEDİ Mİ ?


"ALLAH İÇİN BİZLERİ ÖLDÜRÜN!"


Halkıma, Ramadi'nin, Halidiye'nin ve Felluce'nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara... Bu size, Amerikan-Siyonist hapishanesi Ebu Garib'ten kardeşiniz Nur'un mektubudur. İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum. Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim... Ey kardeşlerim; kamyonlarınızı ve arabalarınızı Amerikan malları taşırken gördüğümüzde kalbimiz sıkışıyor. Çünkü o araçlar benim halkıma ve ülkeme ait. Yüreğim kan ağlayarak şöyle diyorum: Allahım! Benim insanlarım, haysiyetlerini ve şereflerini bir avuç Amerikan Doları'na satmış. Yaşadıklarımızı ve kirletilen onurumuzu düşündükçe gözlerimden yaşlar boşanıyor. Ey kardeşlerim; Amerikalıların elinde ne ızdıraplar çektiğimizi, neler acılar yaşadığımızı, Allah aşkına, nasıl anlatıp nasıl kelimelere dökeyim. Kardeşlerim; Allah'a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım... Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin. Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz? Peygamber Efendimiz'in en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz? Allah'ın bizi sizlere bir emanet olarak verdiğini ne çabuk unuttunuz? Hani bizleri koruyacak, besleyecek ve namusumuzu asla çiğnetmeyecektiniz? Ne oldu size, verdiğiniz söze? Amerikalılar, Ebu Garib'te namusunuzu her gün ayaklar altına alıyor. Mektubumu okuyanları, Allah adına, Ebu Garib Hapishanesi'ndeki vahşiliklere dur demeye çağırıyorum. Buradaki insanlığa sığmayan işkenceleri durdurmak için sesinizi yükseltmeye davet ediyorum. Burada yapılanlar, Siyonistlerin hapishanelerde Filistinli gençlere ve kadınlara yaptıklarından daha berbat. Orada fiziki işkence yapıyorlardı. Oysa burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi, kana susamış hayvanlar gibi bedenlerimize saldırıyorlar. Avazımız çıktığı kadar çığlıklar atıyoruz ama kimsenin bizi duyduğu yok! Eğer kalbinizde, ruhunuzda bir zerre insanlık, haysiyet, onur ve şeref varsa, birleşin ve bu hapishaneye saldırın. Gelin ve kurtarın bizi! Elinize geçen bütün silahlarla bu hapishaneye saldırın! Hem onları hem de bizleri öldürün!!! Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin! Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız! Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalıları ve onların piçlerini öldürün! Allah rızası için! Size yalvarıyoruz .... BACINIZ NUR... (10 Nisan 2004)


25 Nisan 2008 Cuma

**SeVgİLi.......


Seni sevdiler
Senin için yandılar
Sana kavuşmak için çalıştılar..
Öyle bir sevda ki bu,
Ancak ''SANA''Aşık olanlar anlar,
Ancak ''SENİ'' samimi sevenler anlar ,
Ancak sılaya Hasret kalanlar anlar..
Yüreğim ateş misali alevleniyor ,
Kalbim kalbim hergün ağrıyor,
Dualarım da hep sen varsın ,
Sana bir an önce kavuşmak Mevla'dan niyazım.
Kiminin gelinliği , kiminin nişanlısı oluyorsun
Peki benim Ne zaman tutacaksın elimi..
Ümidimi Yitirmiyorum sevgilim
Sabırsızlıkla bekliyorum
Elbet vuslat bahçene bu hasret gülünüde dikersin
Beni bukadar bekletme
seni çok seviyorum..ey ŞEHADET.
istişhad




İnşAllah Zafer Nasip Et...


İnşAllah ZAFER Nasip et......YA RABBİ İnşAllah!!!





istişhadistişhad

18 Nisan 2008 Cuma

**Siyonist Vahşet ve Filistinli Çocuklar

Babasının arkasına sığındığı sırada siyonist saldırganlar tarafından özellikle hedef alınarak öldürülen Muhammed Cemal ed-Durre. Muhammed Cemal ed-Durre'nin ekrana yansıyan görüntüleri siyonist saldırganların, çocukları özellikle hedef aldıklarını gayet net bir şekilde ortaya koyuyordu. Babasının arkasına sığınan bir çocuğu özellikle nişan alarak karnından vurmanın bir başka izahı olamazdı çünkü. Onun gibi daha birçok çocuk benzer şekilde kasten ve bilhassa hedef alınarak öldürülmüştür. Baba Cemal ed-Durre, işgalci askerlere arkasında çocuk olduğu uyarısını yapınca işgalci askerler adeta bir av yakalamışçasına silahlarına daha bir iştiyakla ve hararetle saldırarak üzerine ateş ettiler. Bu onların ruhlarına hakim vahşet ve saldırganlık duygusunu bütün açıklığıyla gözler önüne seriyordu.Ailesinin düğünden döndüğü sırada annesinin kucağındayken alnından tabancayla kurşunlanarak öldürülen Ziyauddin et-Tumeyzi. 19 Temmuz 2001 tarihinde Şaron'un fikirleri doğrultusunda oluşturulan ve bir tür özel tim gibi çalışan Yolların Güvenliği Örgütü adlı yahudi terör örgütüne mensup teröristler, Ziyauddin et-Tumeyzi adlı üç aylık bir bebeği alnına tabancayla mermi sıkarak öldürdüler.
Ziyauddin et-Tumeyzi'nin cenazesi kaldırılıyor. Gizli bir yahudi terör örgütünün lideri olan Haham Aydo Alba bundan birkaç yıl önce yaptığı açıklamada karşı direnişin durdurulamaması halinde kadın ve çocukların da öldürülebileceğini ifade etmişti. Filistin topraklarında yayınlanan ve yahudilere ait Maariv gazetesinin yazdığına göre el-Halil şehrindeki Kiryât Arba yahudi yerleşim merkezinde oturan Haham Albâ: "Her ne kadar kadınlar ve çocuklar kendilerini öldürenlerin hayatlarını tehlikeye sokmuyorlarsa da savaşın devamında düşmana yardımcı olmaktadırlar" diye söylemiş ve bu görüşünde İsrail'in ileri gelen hahamlarının fetvalarına dayandığını da dile getirmişti.
Gazze'de annesinin kucağında bulunduğu sırada top şarapneline hedef olarak dört aylıkken hayatını kaybeden İman Haccu. Haham Alba, Tevrat'taki öldürmeyi ve kan dökmeyi yasaklayan hükümlerin bir yahudinin yahudi olmayanı öldürmesine engel teşkil etmediğini, bu hükümlerin yahudilerin birbirlerini öldürmelerini ve kendi aralarında kan dökmelerini yasakladığını belirtmişti.
İman Haccu'nun göğsünden girip sırtından çıkan şarapnel parçasının açtığı yarayı gösteren fotoğraf. Sadece bu fotoğraf bile siyonist vahşetin gerçek kimliğini ve sahip olduğu zihniyeti hiçbir söze gerek bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koymaktadır.
İman Haccu'nun cenazesi kaldırılıyor. İşgalcilerin saldırılarında özellikle çocukları hedef almalarının birinci amacı onların ailelerine ağır darbeler indirmek suretiyle, onları bu yolla direnişten, mücadeleden vazgeçmeye zorlamaktı. Çünkü bütün toplumlarda olduğu gibi Filistin toplumunda da çocuk ailenin en değerli varlığıdır.
Ömrünün baharında şehit olan Rif'at en-Nihal. İşin gerçeğinde İsrail işgal devletinin birinci derecede çocukları hedef alması Filistin halkının evlatlarına ne kadar değer verdiğinin bir göstergesidir. Çünkü belirttiğimiz üzere işgal kuvvetleri çocukları hedef alırken onların ailelerini yıldırmayı amaçlıyordu.
Çocuk şehit Halil el-Mağribi. İşgalcilerin çocukları özellikle hedef alarak öldürmelerinin önemli amaçlarından biri de onları daha büyük tehlike arz edecekleri çağa gelmeden önce ortadan kaldırmaktır. Çünkü işgal kuvvetlerinin çocuklarla uğraşmaları ve onları ortadan kaldırmaları gençlerle uğraşmalarından daha kolay olmaktadır. Gençlik yaşına gelenler işgal kuvvetlerini daha çok zorlamaktadırlar. Bu yüzden işgal kuvvetleri, kendilerini ileride zorlayacaklarını düşündükleri çocukları daha çocuk yaştayken ortadan kaldırmayı ve geleceğin "tehlike"lerini şimdiden yok etmeyi daha kolay ve külfetsiz gördüklerinden, tercih etmektedirler.
İşgalcilerin Beytlaham'a yönelik saldırılarında yaralanan çocuklardan Meram Selame. Siyonist vahşetin çocuklara yönelik saldırıları Aksa İntifadası'nın başlangıcından itibaren sürekli devam edegeldi. Bu yüzden Aksa İntifadası'nda ölenlerin ve yaralananların en az yarısını çocuklar oluşturdu.
Nablus'ta oyun oynarken vahşete hedef olarak şehit olan iki kardeş. İşgalciler kendilerini mazur göstermek için Filistinlilerin çocuklarını ateş hattına sürdüklerini ileri sürüyorlar. Oysa Filistinli çocukların geneli ya annelerinin kucaklarında, ya kundakta bulundukları esnada, ya babalarının arkalarına sığındıkları sırada, ya da sokakta oyun oynarken öldürülmüşlerdir.
Nureddin Udeh adlı bebeğin annesinin göğsünü boyayan kanları. İşgalci saldırganlar çok sayıda Filistinli bebeği bu şekilde annelerin kucaklarında veya kundaklarında hedef alarak öldürmüşlerdir.
Siyonist saldırganların vahşi saldırılarında yaralanan Nureddin Udeh adlı bebeğe hastanede sun'i nefes verdiriliyor. Bu küçük bebek annesinin kucağında bulunduğu sırada işgalci saldırganların vahşi saldırılarına hedef oldu.
Aksa İntifadası döneminde çocukların hedef alınması emri İsrail'in "barış yanlısı (!)" olarak gösterilen başbakanı Ehud Barak tarafından verilmişti. Hatta Barak bu konuda: "İzle, siper al ve öldür!" şeklinde sloganlaştırılan bir uygulama da başlatmıştı. Bu durum en başta siyonist işgal devletinin "güvercin" olarak tanıtılan liderleriyle "şahin" olarak gösterilen liderleri arasında herhangi bir fark olmadığının açık göstergesidir.
Okullarına gitmeleri işgalci askerler tarafından engellenen çocuklar saldırganların kurşunlarına hedef olmamak için kaçıyorlar. Bu çocuklar siyonist vahşetin yağdırdığı ateşten kurtulmak için kaçarken işgalci saldırganlar kendilerinin vahşi cinayetlerini haklı göstermek amacıyla Filistinlilerin çocuklarını ateş hattına sürdüklerini iddia ediyorlar. Oysa Filistinli çocuklar işgalcilerin sergilediği vahşet yüzünden huzur ve güven içinde bir eğitim imkanı bile bulamıyorlar. Ne yazık ki siyonist işgalcilerin bu vahşi uygulamaları büyük ölçüde gözlerden ve dikkatlerden kaçtı. Bunun sebebi ise uluslararası siyonizmle ve çağdaş sömürge güçleriyle işbirliği içinde olan haber kaynaklarının siyonist vahşet karşısında körlüğü tercih etmeleri ve olayları dünya kamuoyuna sürekli saptırarak yansıtmalarıydı.
Bir yanda bu zulümler işleniyor. Ama öte yanda sürekli edebiyatı yapılan, sık sık gündeme getirilen "BM Çocuk Hakları Sözleşmesi" diye bir şey var. Ayrıca BM teşkilatının görünüşte çocukları korumak amacıyla kurulmuş ve kısa adı UNICEF olan bir yan kuruluşu bulunmaktadır. Ne var ki siyonist vahşetin çocuklara uyguladığı zulüm ve vahşet karşısında gerek BM teşkilatının gerekse onun yan kuruluşu olan UNICEF'in pek sesi çıkmadı.


**Neden İstişhadi Eylemler?....

Filistinlilerin siyonist vahşet karşısında verdiği mücadelenin vatanı işgalden kurtarma, hürriyeti ve hakları gaspedilmiş bir halkın hürriyetini ve haklarını geri alma, gayri meşru gaspa son verme amaçlı mücadele olduğu konusunda hiçbir tereddüde mahal yoktur. Dolayısıyla böyle bir mücadeleyi terör olarak niteleyenlerin, bu iddialarının siyonist işgal ve vahşetle irtibat ve menfaat ilişkilerinden kaynaklandığı açık ve kesin olarak ortadadır. Çünkü hadiseleri objektif bir biçimde ve gerçekçi olarak izleyen ve ele alan herkes Filistinlilerin verdiği mücadelenin bir hak mücadelesi olduğu konusunda ittifak halindedirler. Fakat Filistinlilerin mücadele metotlarından "istişhadi eylemler" metoduna yöneltilen bazı tenkitler bulunmaktadır. İşgalci siyonist vahşetin 29 Mart 2002'de başlayan operasyonunun amaçlarından biri de bu eylemlerin önüne geçmek ve bu eylemleri gerçekleştiren oluşumların alt yapılarını dağıtmaktı. Fakat işgalci saldırganların amaçlarını gerçekleştirme konusunda başarılı olduklarına iddia etmelerine rağmen söz konusu operasyon devam ederken, birkaç gün içinde ard arda birkaç istişhadi eylem gerçekleştirildi. Gidişat eylemlerin daha da devam edeceğini gösteriyor. Üstelik bu eylemleri sadece tenkitlerin hedefi olan HAMAS değil direniş sahasında yerini alan tüm gruplar gerçekleştirmektedir.

Peki Filistinliler neden bu eylemleri gerçekleştirme ihtiyacı duyuyor? Bazılarına göre sebep Filistinlilerin İsrail zulmü karşısında canlarından bıkmaları. Bazı yorumlara göre ise işgale karşı başvurabilecekleri diğer mücadele imkanlarının tükenmiş olması. Bu iddialardan birincisi kesinlikle doğru değildir. İkincisi ise konuyu tam olarak izah etmeye yetmez ve bu eylemlere başvurulmasının tek sebebi değil.

Öncelikle şunu ifade edelim ki, istişhadi eylemler Filistin'deki direnişçiler için bir öncelikli tercih değildir. Bu eylemlerin tercih edilmesinin sebebi işgal güçleriyle onların karşısında kendi öz vatanlarını savunmak ve oradaki işgale son vererek hem vatanlarına hem de hürriyetlerine kavuşmak isteyenlerin eşit şartlarda savaşıyor olmamalarıdır. İşgalciler her türlü teknik imkanları ellerinde bulundurdukları gibi çağın güç merkezleri tarafından da yoğun bir şekilde destekleniyorlar. Hatta dört aylık bebeğin üzerine top mermisi fırlatacak, babasının arkasına sığınan sekiz yaşındaki çocuğu kasten ve özellikle nişan alıp öldürecek kadar vahşileşmelerine rağmen, güç dengelerinin kontrolündeki medya organları sürekli onları temize çıkarmanın çabası içinde. Bu siyasi ve medyatik desteğin saldırgan siyonistleri daha da cüretkar yaptığı açıktır. İşte bu cüretkarlık yüzünden vahşette sınır tanımayacak, kalabalık sivil kitleleri füze ve roket saldırılarına hedef yapabilecek kadar ileri gidebiliyorlar. Mülteci kamplarındaki kırık dökük evlerde kalan insanların evlerini tepelerine yıkabiliyorlar.

Filistinlilerin kendilerine yönelen füzelere karşı kullanabilecekleri bir füzesavarları yok. Üzerlerine bomba yağdıran F-16'lara karşı kullanabilecekleri uçaksavarları yok. Tankların ve otomatik tüfeklerin yağdırdığı bombalara ve mermilere benzerleriyle karşılık veremiyorlar. Belirttiğimiz üzere dünyadaki güç merkezleri ve onların güdümündeki medya organları da siyonist saldırganlara sahip çıktığından ve onları her saldırılarında temize çıkarmaya çalıştığından, mağdur durumdaki Filistinliler uluslararası platformda da kendilerine bir "sahip" bulamıyorlar. Kendilerini kendi güç ve imkanlarıyla savunmak zorundalar. Bu durumda siyonist saldırganlar üzerinde caydırıcı etkisi olan eylemlere ihtiyaçları oluyor. Taşlı saldırılar her ne kadar işgal rejimini uğraştırıyorsa da onun saldırgan tutumu karşısında caydırıcı bir etki yapamıyor. Fakat İsrail işgal devletinin bir can damarı var. Değişik teşviklerle ve büyük gayretlerle Filistin topraklarına göç etmeleri sağlanan yahudilerin oluşturduğu ve "İsrail toplumu" olarak adlandırılan yahudi insan unsuru. Bu unsur İsrail'e hayat veren ve onun damarlarında dolaşan kan niteliğindedir. Bu kan çekilirse İsrail devleti komaya girecektir. Onun komaya girmesi halinde ise artık ABD yardımlarının yaptıracağı sun'i teneffüs İsrail'in yeniden hayata kavuşturulması için yeterli olmayacaktır. İşte bu, İsrail'in kanı niteliğindeki yahudi unsur kendini güven ve huzur içinde göremezse mutlaka Filistin topraklarını terk edecektir ve etmektedir de. Yaşanan tecrübeler de bunu gözler önüne sermiştir.

İstişhadi eylemlerin tesiri sadece İsrail'in damarlarında dolaşan kan olarak nitelediğimiz göçmen yahudi toplum üzerindeki tesirden ibaret değildir. Askeri güçler üzerinde de son derece olumsuz tesir yapmakta ve askerleri moral yönden yıpratmaktadır. Unutmamak gerekir ki İsrail işgal güçlerini Lübnan'da yenilgiye zorlayan en önemli etken askerlerinde yaşanan moral kaybıydı. Bu moral kaybı ciddi psikolojik sorunlara hatta intiharlara sebep oluyordu. Bu da o askerlerin ailelerinin şiddetli tepkilerine yol açıyordu. Güney Lübnan'daki direnişçilerin kararlı mücadelelerine karşılık İsrail işgal güçlerinin sürekli manevi yönden yıpranmaları sonuçta işgal devletini, yenilgi bayrağını çekmeye zorladı. Aksa İntifadası sürecinde gerçekleştirilen istişhadi eylemlerin de aslında birinci hedefleri askeri noktalardır. Bu eylemlerin askerler üzerinde ciddi tesirler yaptığı aralarında firar olaylarının artmasıyla ve firariler için özel bir tutuklama merkezinin kurulmasına ihtiyaç duyulmasıyla görüldü. Askeri mekanizmada yaşanan bu realite de İsrail işgal devletini endişeye sokmaktadır. Kısacası bu eylemler bir bakıma uçaksavar, füzesavar, tanksavar yerine kullanılmaktadır. Onlar olmadığı için bu eylemlerden yararlanılmaktadır.
VAHDET 23 Mayıs 2002 Perşembe

14 Nisan 2008 Pazartesi

Çeçen Komutanlar












*Unutmadik ...Unutmayacagiz !.......

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hiristiyanlari gonul dostlari edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlaridirlar . Sizden kim onlari dost edinirse o da onlardandir. Allah, zalimler toplumunu dogru yola iletmez .
Maide 51

Su tartisilmaz bir gercektir ki, insanlarin iman edenlere en siddetli dusmanlik duyanlarini, Yahudilerle şirke batanlar bulursun...

Maide 82 De ki: "Ey Yahudiler! Eger insanlar arasinda yalniz kendinizin Allah'in dostlari oldugunu saniyorsaniz, buna gercekten inaniyorsaniz, hadi ölümü
isteyin!
Cuma Suresi 6
(Yahudiler) "Bizim kalblerimiz perdelidir(bilgiye doymuştur)." dediler. Bilakis Allah, onlari kafirlikleri yuzunden lanetledi. Bundan dolayi cok az imana gelirler.
Bakara 88

Allah' in laneti uzerinize olsun!!! (amin)


****************************************************
Unutmadik ...Unutmayacagiz !

Eger Allah , insanlari zulumlerinden oturu (dunya hayatinda) sorgulayacak olsaydi , (yeryuzu) uzerinde hicbir canli birakmazdi. Fakat O , insanlari belirlenmis bir vaadeye erteler.Artik ecelleri geldigi zaman ; ne bir saat geciktirilirler ve ne de one gecebilirler .

-Nahl 61-

10 Nisan 2008 Perşembe

Ah..!!! ÇeÇeNistan


Ah Çeçenistan!
Sıcak odalardan karlı Kafkas dağları görünür mü? Durduğunuz yerden nasıl görünüyor Çeçenistan? Görünüyor mu gerçekten?
Duyuyor musunuz Çeçen çocuklarının ağıtlarını? Görüyor musunuz Çeçen analarının göz yaşlarını? Çeçenistan'da toprağa düşen özgürlük savaşçılarının,salt kendileri için değil hepimizin onuru için savaştığını ve öldüğünü biliyor musunuz?
Biliyor musunuz Çeçen dağlarında her gün kaç İsmail kurban olup toprağa düşmekte? Rabbim, kaç kurbana bedel toprağa düşen her bir yiğit? Her birimiz Haşimoğulları'nın yaşlı reisi Abdulmuttalip kadar bile olamadık. Canlarını ortaya koyan bu yiğitler için, sürülerinden vazgeçecek kaç kişi var
Kurban olanlar orada, bayram yapanlar burada? Bu nasıl iş? Bu utancın altından nasıl kalkılır? İnsan kendi benliğine nasıl izah eder bunu? Nasıl teselli bulur kabaran yürekler? Nasıl yüzü tutar insanın Rabbine karşı?O'na nasıl açıklar kurbanı, nasıl açıklar bayramı, nasıl açıklar halini?
Ya Çeçenistan'dan buralar nasıl görünür? İslami kılıf geçirilen sefahatler,yeşile boyanan israf ve depdebe, müslüman yüreklerde hortlayan saltanat aşkı, 'mütedeyyinleşen' şaşaa ve debdebe de görünür mü?
Çeçenistan'dan bizim elleri seyreden melekler ne düşünürler? Ne haber verirler? Kim için, neyi isterler? Kime, nasıl dua ederler? Kime ne getirirler,hangisinden neyi götürürler? Oranın karnesine neyi yazarlar, buranın karnesine neyi? Melekler ağlar mı? Ağlarsa kimin haline ağlarlar; onların halinemi, bizim halimize mi?
Çeçenistan'dan yükselen çığlık yüreğime bir yumruk gibi gelip oturuyor.Dinledinizse bile, bir daha dinleyin:
"İbadet eden yaşlılara!
Kadınlara, analara!
Ümmetin önderlerine, Allah'a yönelen herkese!
Bu çağrı hepinize:
Savaş gitgide kızışıyor, yürekler paralanıyor. Durum çok ağır ve düşmanın vahşice saldırıları dinmek bilmiyor. Dünya ölçeğinde tüm kafirler işbirliği içinde, bize karşı dümenler çeviriyorlar. Uçaklar, en korkunç bombalar yağdırıyor üzerimize. Toplar ateş kusuyor. Dağlar, dağlarımız kar ve buzlarla kaplı; soğuk donduruyor.
...
Ey İslam ümmeti! Aranızda Allah'la sözleşmesine sadık kalanlar yokmu? Samimiyetle ve engin bir tevazu içinde ellerini semaya kaldırdığı zaman duası reddedilmeyecek kimseler yok mu? Yoksa bizi dualarınızda bile unuttunuz mu? Nerede gece yarıları, gök kapılarının açıldığı müstesna zamanda Allah'a yolladığınız ısrarlı talepler? Namazınızı topyekün bir duaya dönüştürecek olan kunutlar şimdi değilse ne zaman?
Allah'ın Rasulü şehit edilen arkadaşları için günlerce kıldığı ve kıldırdığı her zamanda kunut duaları etmişti. Bugün binlerce müslüman kardeşiniz öldürülürken,sizin desteğiniz nerede?
Ey İslam ümmeti! Dualarınızdan bizleri unutmayın, zafer için bizi destekleyin!"
.............


Namazı ayağa kaldırmak
Kur'an'da namaz emrinin geçtiği hemen tüm ayetlerde kullanılan "ekîmu's-salat"ibaresinin anlam çağrışımlarından biri, belki de birincisi bu: "Namazlarınızı ayağa kaldırınız!" Çünkü namazlar ölü gibi, yerde sürünüyor. Namazların başı dik değil, başı eğik. Namaz, insanın Allah karşısındaki esas duruşunu sembolize eden muhteşem bir simge. Ama, Allah'a karşı esas duruşu olmayanların başını nasıl dik tutsun namaz? Namazın başını dik tutmayanların başının eden dik tutsun namaz?
Namaz "salat"ın karşılığıdır. Salatın kök anlamı 'dua, talep, yardım,destek'tir. Bu anlam alanıyla birlikte düşündüğümüzde "ekimu's-salat" emrinin karşılığı "yardımı/desteği/duayı, daveti/davayı ayağa kaldırın!" olmuş olur.
Çeçen müslümanların çağrısı "Aranızda Allah'la sözleşmesine sadık kalanlar yok mu?" diyor.
Bu soru zor! Bu soru kurşun! Kaç kişi yüzü kızarmadan ve yüreği titremeden"Var!" cevabını verebilir?
Çağrı "Duası kabul olanlar yok mu aranızda?" diyor. Yukarıdaki sorunun bir devamı aslında. Allah'la sözleşmesine ihanet etmeyenlerin duaları kabul olur. Çünkü Allah sadıkları sevdiğini, hainleri ise sevmediğini vahyi aracılığıyla bildiriyor. Allah sevmediğinin davetine niçin icabet etsin? Kendisine ihanet edenlere neden dönüp baksın?
Çeçenlerin çağrısı, ruhunu cesedine kurban edip adetleştirdiğimiz namaz ibadetinin unutulmuş bir boyutunu yeniden gündeme getiriyor: Kunut. Gece namazlarında anlamını, işlevini, ruhunu bilmeden okuduğunuz "kunut", işte gerçek kunuttan arta kalan aslıyla alakasız bir maket. Zaten "dua" anlamına gelen salatı, gerçek bir duaya dönüştürür kunut. Üçüncü sınıf ilmihallerin otomatikleştirdiği namaza yeniden Nebevi dinamizmini kazandırır ve onuadet olmaktan çıkarıp ibadete dönüştürür.
Hz. Peygamber başta Bi'r Meune faciası olmak üzere, hayatında kendisini üzen ve önünün tıkandığını hissettiği zamanlarda, namazlarda, son rükudan doğrulduktan sonra bir parantez açar ve gündemle ilgili uzun dualar ederdi.Bu, tabir caizse bir "imdat", bir "acil yardım", bir "inşirah" çağrısıydı.Bi'r Meune'den sonra, her namazda, bazı rivayetlere göre dört ay boyunca namazlarda 'kunut' adı verilen böylesine canlı bir dua uygulamasına gitmişti.
Durmayın, canlandırın namazlarınızı, katın hayatın içine ibadeti. Rutin olmaktan çıksın, ibadet hayata hayat ibadete dönüşsün.
Unutmayın, namazlar dirilmedikçe ölü canlara ruh üflenmeyecektir.
Fakat, Çeçenistan'ı dualarınızdan unutmayın: Kim bilir, belki içinizden iman sözleşmesine sadık kalmış birinin çağrısı adresine ulaşır.




9 Nisan 2008 Çarşamba

Filistinin Duası

Ey sözü hak olan ALLAH’ımız!
Sen ki, “bana dua edin duanızı kabul edeyim” diye buyurdun,
Ey Rabbimiz, sana dua ediyoruz ve senden diliyoruz,
Ey Rabbimiz, sana dua ediyoruz ve senden diliyoruz,
Ey ellerin sadece kendisine kaldırıldığı ALLAH’ım,
Ey sadece kendisine secde edilen ALLAH’ım,
Ey sadece kendisinin önünde eğildiğimiz ve sadece kendisine rüku edilen ALLAH’ım,
Ey mü’minlerin sadece kendisine boyun eğdiği Yüce ALLAH’ım,
Ey ALLAH’ım bizim üzerimizden şu kuşatmayı kaldır, Başımızdaki şu büyük musibeti kaldır, Bu kuşatmayı üzerimizden kaldır ve bizi ondan kurtar,
Ey sözü hak olan ALLAH’ım, Sen Yüce Kitabında: “ALLAH, kâfirlere mü'minlerin aleyhine bir yol vermeyecektir” diye buyurdun.
Ey Rabbimiz, biz sana güveniyor ve sözünü tasdik ediyoruz. Biz inanıyoruz ki sen, dostlarının aleyhine düşmanlarına yol vermeyeceksin.
Mü’minlerin aleyhine Yahudilere yol vermeyeceksin.
Mücahitlerin aleyhine münâfıklara yol vermeyeceksin,
Ey Rabbimiz, dostlarının aleyhine düşmanlarına yol verme
Ey Rabbimiz, dostlarının aleyhine düşmanlarına yol verme
Ey ALLAH’ım, Biz sana sığındık. Senin Kitabına yapıştık.
ALLAH’ım sen bizi zillete düşürmezsin.
Biz senin kitabına ve peygamberinin sünnetine yapıştık.
Ey ALLAH’ım, gençlerimize, çocuklarımıza, yaşlılarımıza, kadınlarımıza merhamet eyle, Sadece senden diliyor ve sadece sana sığınıyoruz.
Ey sözü hak olan ALLAH’ım, Sen ki kitabında Peygamberin İbrahim’in diliyle: “Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur” diye buyurdun.
Biz hastalandığımız zaman bizim hastalarımıza şifa verecek olan da sensin.
Ey ALLAH’ım, çocuklarımızdan, kadınlarımızdan, yaşlılarımızdan nice hastalarımız var.
Onlara şifa ver. Bu hastalarımız tedavi görmek için yola çıkmaktan alıkonuyorlar.
Kendilerine ilaç verilmesine engel olunuyor.
Şimdi elektrikleri de kesildi ve yattıkları hastaneler bile hizmet veremez oldu.
ALLAH’ım hastalarımıza şifa ver.
Ey Rabbimiz, şifa veren sensin.
Ey ALLAH’ım, biz senin Sevgili Peygamberini seviyoruz.
Ona olan sevgimizin bereketiyle dualarımızı kabul eyle
Kur’an-ı Kerim’in ve Mescidi Aksa’nın bereketiyle dualarımızı kabul eyle.
Ellerimizi sana açtık, dualarımızı sana yöneltiyoruz.
Ey yaratılanların yaratıcısı, mülkün sahibi, din gününün sahibi
Ey ALLAH’ım, üzerimizden şu kuşatmayı kaldırmanı diliyoruz.
Ey ALLAH’ım bu kuşatmayı üzerimizden kaldır
Ey ALLAH’ım bu kuşatmayı üzerimizden kaldır
Önderimiz bize: “İstediğin zaman ALLAH’tan iste. Yardım dilediğin zaman ALLAH’tan yardım dile” diye buyurdu.
İşte biz de senden istiyoruz.
Senin bizim dışımızda daha pek çok kulların var, ey ALLAH’ım,
Ama bizim Senden başka Rabbimiz yok.
Sana dua etmezsek kime dua edebiliriz, Senden dilemezsek kimden dileyebiliriz?
Ey, güzel olanı açığa çıkaran ve çirkin olanı gizleyen Rabbim!
Yanılgılardan dolayı hesaba çekmeyen, en güzel muameleyle muamele eden, Lütfu geniş olan, rahmetini gönderen, her inayetin sahibi, her şikâyetin kendisine iletileceği Rabbimiz, Keremi bol, ihsanı geniş olan, Ey Rabbimiz, ey Mevlâmız, dileklerimizi kendisine ilettiğimiz ilahımız, Üzerimizden kuşatmayı kaldırmanı diliyoruz, Hastalarımıza şifa vermeni diliyoruz Mücahitlerimizi korumanı diliyoruz.
Ey ALLAH’ım, mücahitlerimizi koru. Ey ALLAH’ım, gençlerimizi, yaşlılarımızı, kadınlarımızı, çocuklarımızı koru.
Ey Kitab’ı indiren, bulutları yürüten, küfür gruplarını hezimete uğratan, hesabı hızlı olan ALLAH’ım,
Senin kitabından sapanları hezimete uğrat, Ey ALLAH’ım, Senin dostlarına, salih kullarına, Peygamberinin yolundan gidenlere yardım et.
Ey ALLAH’ın Yahudileri ve mü’minlere karşı onların yanında yer alanları sana havale ediyoruz.. Onları, kâfirlerden geri çevrilmeyecek olan şiddetli cezana maruz eyle
Ey ALLAH’ım, onlara karşı ilahi gücünü ve kudretini bize göster.
Küfür askerlerini, Firavun’u ve Semud’u helake uğratan ALLAH’ım!
Yahudileri ve mü’minlere karşı onlara dost olanları sana havale ediyoruz.
Ey duaları işiten ALLAH’ım,
Gençlerimize, çocuklarımıza, kadınlarımıza ve yaşlılarımıza merhamet eyle,
Ellerimizi sana açtık, sana yöneldik ve sana dua ediyoruz.
Ey ALLAH’ım, sen ilahımızsın, yücesin, halimsin,
Ey ALLAH’ım, sen ihlasla sana yönelen elleri boş çevirmezsin,
Ey ALLAH’ım Filistin ellerini sana açtı,
Ey Musa’yı kurtaran Rabbimiz!
Ey Muhammed’i kurtaran Rabbimiz!
Bizi de zalimler topluluğundan kurtar,
Bizi de zalimler topluluğundan kurtar,
Bizi de zalimler topluluğundan kurtar,
Ey ALLAH’ım bize kötülük ve fenalık düşünenlerin planlarını kendilerine çevir.
Onları kendi dertleriyle meşgul eyle.
Ey ALLAH’ım, bizi uyumayan gözlerinle koru.
Ey, gözlerin kendisini görmediği,
yaratıkların kendisine ulaşamadığı, hiç kimsenin kendisini vasfedemediği, hiçbir şeyin kendisini değiştiremeyeceği, hiçbir şeyin kendisini korkutamayacağı, bütün incelikleri bilen, suların damlalarının, ağaçlarının yapraklarının sayısını bilen, üzerine gün doğan her şeyin sayısını bilen Yüce ALLAH’ım!
Bizi şu içinde bulunduğumuz durumdan kurtar, bize bir kurtuluş kapısı göster.
Ey Rabbimiz,
ey ALLAH’ımız, ey Rahman, ey Rahim, ey göklerin ve yerin düzenini koruyan,
Ey istekte bulunulanların en hayırlısı,
Dua edilmesini emreden ve duaya icabet edeceğini bildiren,
Bizim de duamızı kabul eyle....
AMİN.....
TERCÜME : AHMED VAROL



1 Nisan 2008 Salı

Tarih yazan Çeçenistanın Mücahideleri......

Moskovaya gerçekleştirilen ve tiyatro eylemi olarak bilinen olayda, ŞEHADET'e eren hanım Mücahideler..

Çeçenistanda köylerin kuşatılması ve uluslararası kanunlarla kullanılması yasak olan lokal düşük nükleer bombalar ve biyolojik, kimyasal silah kullanmaya başlayan ruslar , Çeçenlerin uluslararası arenada hak aramalarına rağmen dünyada görmezden gelinmişti. Bunun üzerine Şehid komutan Movsar Barayev önderliğinde Moskovayı basan 50 den fazla mücahid Moskovada devlet tiyatrosuna girerek bütün dünyada dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi. Rehinelere gayet iyi davranan mücahidlerin bulunduğu binaya ruslar kendi vatandaşlarınıda öldürme pahasına zehirli gaz vermişler ve yüzlerce rehinenin yanında mücahidlerin tamamıda şehid edilmişti. Bu mücahidlerin içinde vatanları için gelinliklerini sandığa koyup silaha sarılan mücahideler de vardı. Aşağıdaki videoda bu mücahidelerin şehadetinden bir hafta evvel çekilen görüntüleri ve eylemleri neden yaptıkları kendi ağızlarından yayınlıyoruz. Rusların çektikleri diğer bir videoda gazdan zehirlenip şehid olmalarına rağmen bu mücahidelerin mübarek cesetleri üzerine yaylım ateşi açtıkları görülüyordu. Bu bacılarımızın yolları yolumuzdur. Ruslar Çeçenlere savaş açmakla kendi sonlarına da imza atmış oldular, bizler inanıyoruzki Kafkasyada rusların hezimeti biz Çeçenlerin elinden olacaktır. Şehidelerimizi yeniden yadederken yollarının geride kalanlar tarafından devam ettirileceğini tüm dünyaya haykırıyoruz.




Aşağıdaki video ise hanımların şehadetine neden olan operasyonun hemen sonrası çekilmiş

Mücahideler.......