29 Haziran 2009 Pazartesi
Ben mücahidim...(filistin ve cecen mücahidlere hitaben)
yorgun bir filistinliyim savasin izleri var yüzümde.
titrek elleriyle tanklara tas ataN minik bir bedenim cesaret simgesi yüregimle.
ürkek bir bakisim düsman mevzisine
ben filistinim yorgun ellerimdeki taslarin gözümdeki yaslarin izleriyle.
ben cecenyayim zulme baskaldiran bir mücahidin bedeniyim.
kimi zaman tekbir nedalari ile yeri gögü inleten kimizaman sehid arkadasina aglayan bir mücahidim.
kafkaslarin ayazinin izlerini tasirim simamda
yor gun bir direnis türküsüyüm karla kapli daglarda
ben seyh samilim samil basayevim
ben sehidim kanini adayan allaha.
bana sor hersabaha barut kokusunda uyanmanin tadini.
bana sor zülme baskaldirmanin
sinirli silahla sinirli imkanlarda
sirf özgürlük ugruna sirf camiden ezan elimden kuran düsmesin diye savasmanin tadini bana sor kac sehid arkadasin ardin dan kac damla sevinc göz yasi akittigimi.
ben filistinim ben cencenyayim ben iragim kerküküm musulum ben umudum ben imanim ben sehahded askiyla yanan bir mucahidim.
yorgunluguma bakmayin daha yeni döndüm filistinden yolum uzun müsade edin cecenya hedefim sehahdded hedefim birakin birakin gideyim.
ben usulca vurulup bagrindan yere uzanan bir sehidin son sehaded kelimesiyim.
baba ocagini unutan ana kucagindan kanal ayrilan her gün sehaded serbetine kana kana icim doymayan ben mücahidim bitmek bilmeyen batililarin hirslarina siper olan.
ben müahidim siper den sipere kosan yorulmayan acikmayan allah aski ile yanan ben cecenya yim filistin im ben inancim gücünü haktan alanim.
(polatgençer)
16 Haziran 2009 Salı
Yigit Mucahid kardesimiz den dökülen sözler MEKTUP 1
SEVGİLİ ZEVCEM ...
Seninle evlilik şartlarımızı konuştuğumuzda hatırlıyor musun; bir gün mutlaka eş’in olsam da şehadete koşacağımı, ona sevdâlı olduğumu söylemiştim… !
Sende bana “Mücahidim, ben seninle âncak izzet ve şeref bulurum demiştin”…
Şimdi Vuslat Zamanı geldi Sevdiceğim…
Dünyada belki istediğin gibi bir eş olamadım. Diğerleri gibi âcizlerle oturup normal bir hayat sürerek Müslümanların şerefini, nâmusunu lekeleyenlere karşı en ufak bir hissiyât duymadan bize dokunmayan yılan bin yaşasın, vâr olsun diyemedim.
Zaten biliyorum ki, böyle düşünse idin; beni sevmez ve hayatı zindanlarda geçen bir adamla asla evlenmezdin.
ALLAH (c.c) biliyor ya ben seni çok seviyorum. RABBİMİN bana bunca ezâ ve cefâ çekmiş olmam sebebiyle seni bana bahşettiğini, yüreğim darda iken, dünyaya küsmüşken seni lûtfettiğini, ecir olarak verdiğini biliyor ve hamd ediyorum, şükrediyorum….
O nûrlu yüzüne doyamadım, kokunu hatırlamaya çalışıyorum, ama şu an sanki Cennet’in kokusu onu bastırıyor. Ey yüreğimin sahibi sana âşık olduğumu bilmeni istiyorum. Biliyorum ki, dünyada benim için yaratılmış tek eş sensin, beni anlayan ve hep benim yanımda olan…
Mücahidem…
İslâm Davası her şeyin üstünde, mücâhedeyi asla bırakma. Hakk’ı her dâim savun. Sakın dini eğip bükenlerden olma. Şuan beklediğimiz çocuğumuza doğduğunda isim olarak Hamza koymayı unutma, onu örnek aldığım şahsiyet gibi Tâğut Avcısı olarak yetiştir…
Biliyorsun benim en çok istediğim şey idi. Seyyid-üş Şühedâ Hz.Hamza (r.a.) gibi emanet olan bedenimi RABBİME sunar iken, İSLÂM için paramparça olarak teslim etmek…
Sevdiceğim; bakışların yerde, yüreğin şehâdette olsun, Ruhun ALLAH 'a, kalbin Rasûlullah'a ait olsun. Şefkâtin ALLAH 'a adadığımız doğacak çocuğumuza, nefsin ahirette nasibin olacak inşALLAH şehid eşine, âşkına ait olsun...
RABBİM seni âhirette de nasibim eylesin, ALLAH (c.c.) şahid olsun ki, seni çok seviyorum ve Cennet’te seni eş olarak bekliyorum. Ben senden râzıyım, seni yaradan da razı ve hoşnut olsun…
Geride kalan Müslümanlara deyin ki; Ablamın dediği gibi “Uhdûd ashâbı gibi ateşten çukurlar dahi olsa çağdaş putların önünde eğilmemek, dik durmak, yalpa yapmamak er kişinin işidir. Her taraftan kasırga eserken, kökünden sökülmemek er kişinin işidir. Yiğit zor zamanda belli olur.”
İşte yiğitlik budur, bizden sonra sıra sizdedir. Bizim yapmış olduğumuz İştişhâd Eylemimize sakın ola dil uzatmayın. Hele ki, intihar eylemi asla demeyin. Zûlüm karşısında hakkını arayanları kınamak Müslümana yakışmaz. Çünkü ALLAH Âzze ve Celle Şûrâ Sûresinin 41 . Âyetinde: "Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa artık onların aleyhlerine bir yol yoktur" diye buyuruyor. Hatta bunun da ötesinde haklarını arayanların yanında yer almak, zûlüm karşısında sessiz kalmamak Müslümanın şiârıdır. Çünkü hepimizin de bildiği üzere Rasûlullah (S.A.V.) haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu Ümmet-i Muhammed’e bildirmiştir.
Ey geride kalan eşsiz ciğerpârelerim; Sizleri emanetlerin en güzeli âziz ve intikam sahibi olan ALLAH ’a emanet ediyorum.
Şu halde siz sabredin, hiç şüphesiz ALLAH 'ın va'di haktır…
Fiemenillah…
RABBİMİZ, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım eyle.
Nûsretini, yardımı esirgeme, Adınla gerçekleştirdiğim eylemimi zafer ile sonuçlandır ya RABB…
Ey Hz.İsmâil (r.a.)’in boğazındaki Merhamet ! ne olur dûalarımı kabul eyle…
AMİN...
Yigit Mucahid kardesimiz den dökülen sözler MEKTUP 2
SEVGİLİ ANACIĞIM…
Oğlun şâhiddir ki; Sen çileli fakat asla çelişkili olmayan, zûlme boyun eğmeden mert ve vefâkar bir şekilde bir hayat sürdün. Biz evlatlarını da o şekilde yetiştirmeye gayret ettin, mücâhedeyi hiçbir zaman bırakmadın.
Canım Annem, hatırlıyormusun o çok sevdiğin, daha fazla cesedini tekmelemesinler diye vücudunu siper ettiğin şehid babamın o tebessüm hâlini, bize gülerek baktığını…
Ve bana bakıp “Oğul babanın kanı için değil, Ümmet-i Muhammed için, yapılan bunca zûlüm ve işkenceler için Sen; tâğuttan ve onun köpeklerinden intikam almadan RABBİM beni öldürmesin, bil ki bu âhdimi yerine getirmezsen, sana sütümü de, hakkımı helâl etmeyeceğim, gözlerim de açık gider” değişini…
Şâhid ol ki Oğlun; ALLAH 'ın uluhiyetini yeryüzünde açıkça ilan etmek, O'nun sistemini hayata hakim kılmak için, şeytanların sistemini yıkmaya, insanları kula kulluktan kurtarıp tek bir olan ALLAH 'a kul etmek için imân etmiş, RABB’isine söz vermiştir. Biz tâğuta karşı savaşan Mücahidler, ya bu uğurda şehid olup cennete gidinceye kadar savaşırız, ya da galip gelip gazi oluncaya kadar cihada devam ederiz. Tâ ki din yalnız ALLAH ’ın oluncaya kadar…
Ümmet’in çektiği sıkıntıları görüyorsun, hangi evde feryat ve figân yok, acı dağ olmuş, bu kaçıncı kertik yüreklere atılan. Öz kardeşine, dayıma yapılanlar aklımdan gitmiyor. O ki; babam âhirete göçtükten sonra tâğutun baskısından korkan en yakın akrabalarımız bile bizden yüz çevirirken, kendi âilesi ile birlikte bizlere de baktı, ALLAH onu bizlere vesile kıldı. Ama yaşanan acıları sen biliyorsun. Ben daha küçük bir çocuk olduğum halde senin anlattıklarını hiç unutmuyorum; O’na yaptıkları işkenceler yetmemiş, Şehide eşini alıp karşısında iğrenç fiilleri yapan soysuzları, şerefsizleri hatırladıkça, nasıl RABBİME verdiğim sözden cayarım.
Yeryüzünde ben Müslümanım diye yaşayan insanlar nerede ? Burada açlıktan sefil bir durumda yaşam mücadelesi veren kardeşlerini, evlerindeki lüks ve konforda acaba hatırlayabiliyorlar mı ? Tencerelerle boğuşmaktan, envâi çeşit yemek ve tatlıları midelerine indirirken biz mâzlum ve mustazâflardan haber gelince vah vah mı çekiyorlar… !
Sende biliyorsun iki kere Ebu Gurayb’e düştüm. Orada gördüklerim, dehşet ve acıları izâh bile edemiyorum. Sen gizlesen de, vücudumdaki işkence izlerini, tırnaklarımın çekilmiş olduğunu gördüğünde benimle gurur duyduğunu söylediğin, fakat ana yüreği ile bir kenara çekilip saatlerce ağladığını biliyorum…
Anacığım artık bu dünyaya dayanamıyorum. Bu zûlüm ve işkenceler altında ezilen kardeşlerimi gördükçe, hele ki hücrelerden gelen feryatları, bizi öldürün diyen bacılarımızın yürek yakan haykırışlarını duydukça, ahh bir delirsem diyorum bazen, sonra vermiş olduğum âhdi hatırlıyor ve şehâdet için sıramı bekleyip ona hazırlık görüyorum.
Ebu Gurayb’ta insanın kanını donduran acımasız teknik ve yöntemlerle yapılan işkenceler ve onca yaptıklarından sonra yüzümüze sırıtarak bizde müslümanız diyen ALLAH ’ın nûrunu yüzlerinden aldığı aşağılık işkenceci gardiyanların mazlûmlara yaptıklarını herkesin duyması gerek, belki insâfa gelirler de, Müslüman olduklarının farkına varırlar. Belki kendilerinin kurtların düzenine âşık olan koyunlar olduğunun, sıra onlara geldiğinde kurtların onları da parçalayacakları beşeri düzenlerin birer kölesi olduğunu anlayıp idrâk ederler…
En son hapisten çıkmadan gardiyanlar bana güle güle partisi yapacaklarını söylediler. Anladım ki açlık, susuzluk ve uykusuzluk yetmiyormuş gibi gene bana işkence edecekler. Beni hücreye alıp ellerime ve ayaklarıma zincirler bağlayıp vücudumu sonuna kadar gerdiler, kollarım ve bacaklarım kopacak gibi acı veriyordu, ayak ucunda durmaya çalışıyordum. Vücuduma elektrik bağladılar, nereye kadar dayanabileceğimi tespit için her seferinde seviyesini arttırdılar, tâ ki bayılana kadar. Sonra birden belimde çok büyük bir acı hissettim. Gardiyanın biri tekmeliyordu, sırtımda dayanılmaz acılar vardı. Böbreklerime ve göğüs kafesime sopalarla vurdular. Yetmedi kafamda sopa kırdılar ve bundan sonrasını biliyorsunuz, size teslim ettiklerinde hafıza kaybı geçirmiş ve sizleri 1,5 hafta hatırlayamamıştım…
Orada beni en çok yıkan işkence ettikleri bir bacıyı hücre kapısından gardiyanlar mahsus görelim diye geçirirken kadının dönüp “Sizde erkek misiniz ?” diyerek yüzüme tükürdüğü; “Utanın! hâlâ nasıl nefes alıyorsunuz. ALLAH uğrunda ölün, öldürün…” dediğini…
Artık ben nefes alamıyorum Anam…
Hakkını bana helâl eyle, RABBİME vermiş olduğum sözü, âhdi yerine getirmeye gidiyorum. Ebû Garib’i o şeytanların başına yıkacağım inşALLAH …
Oğlun şâhiddir ki; Sen çileli fakat asla çelişkili olmayan, zûlme boyun eğmeden mert ve vefâkar bir şekilde bir hayat sürdün. Biz evlatlarını da o şekilde yetiştirmeye gayret ettin, mücâhedeyi hiçbir zaman bırakmadın.
Canım Annem, hatırlıyormusun o çok sevdiğin, daha fazla cesedini tekmelemesinler diye vücudunu siper ettiğin şehid babamın o tebessüm hâlini, bize gülerek baktığını…
Ve bana bakıp “Oğul babanın kanı için değil, Ümmet-i Muhammed için, yapılan bunca zûlüm ve işkenceler için Sen; tâğuttan ve onun köpeklerinden intikam almadan RABBİM beni öldürmesin, bil ki bu âhdimi yerine getirmezsen, sana sütümü de, hakkımı helâl etmeyeceğim, gözlerim de açık gider” değişini…
Şâhid ol ki Oğlun; ALLAH 'ın uluhiyetini yeryüzünde açıkça ilan etmek, O'nun sistemini hayata hakim kılmak için, şeytanların sistemini yıkmaya, insanları kula kulluktan kurtarıp tek bir olan ALLAH 'a kul etmek için imân etmiş, RABB’isine söz vermiştir. Biz tâğuta karşı savaşan Mücahidler, ya bu uğurda şehid olup cennete gidinceye kadar savaşırız, ya da galip gelip gazi oluncaya kadar cihada devam ederiz. Tâ ki din yalnız ALLAH ’ın oluncaya kadar…
Ümmet’in çektiği sıkıntıları görüyorsun, hangi evde feryat ve figân yok, acı dağ olmuş, bu kaçıncı kertik yüreklere atılan. Öz kardeşine, dayıma yapılanlar aklımdan gitmiyor. O ki; babam âhirete göçtükten sonra tâğutun baskısından korkan en yakın akrabalarımız bile bizden yüz çevirirken, kendi âilesi ile birlikte bizlere de baktı, ALLAH onu bizlere vesile kıldı. Ama yaşanan acıları sen biliyorsun. Ben daha küçük bir çocuk olduğum halde senin anlattıklarını hiç unutmuyorum; O’na yaptıkları işkenceler yetmemiş, Şehide eşini alıp karşısında iğrenç fiilleri yapan soysuzları, şerefsizleri hatırladıkça, nasıl RABBİME verdiğim sözden cayarım.
Yeryüzünde ben Müslümanım diye yaşayan insanlar nerede ? Burada açlıktan sefil bir durumda yaşam mücadelesi veren kardeşlerini, evlerindeki lüks ve konforda acaba hatırlayabiliyorlar mı ? Tencerelerle boğuşmaktan, envâi çeşit yemek ve tatlıları midelerine indirirken biz mâzlum ve mustazâflardan haber gelince vah vah mı çekiyorlar… !
Sende biliyorsun iki kere Ebu Gurayb’e düştüm. Orada gördüklerim, dehşet ve acıları izâh bile edemiyorum. Sen gizlesen de, vücudumdaki işkence izlerini, tırnaklarımın çekilmiş olduğunu gördüğünde benimle gurur duyduğunu söylediğin, fakat ana yüreği ile bir kenara çekilip saatlerce ağladığını biliyorum…
Anacığım artık bu dünyaya dayanamıyorum. Bu zûlüm ve işkenceler altında ezilen kardeşlerimi gördükçe, hele ki hücrelerden gelen feryatları, bizi öldürün diyen bacılarımızın yürek yakan haykırışlarını duydukça, ahh bir delirsem diyorum bazen, sonra vermiş olduğum âhdi hatırlıyor ve şehâdet için sıramı bekleyip ona hazırlık görüyorum.
Ebu Gurayb’ta insanın kanını donduran acımasız teknik ve yöntemlerle yapılan işkenceler ve onca yaptıklarından sonra yüzümüze sırıtarak bizde müslümanız diyen ALLAH ’ın nûrunu yüzlerinden aldığı aşağılık işkenceci gardiyanların mazlûmlara yaptıklarını herkesin duyması gerek, belki insâfa gelirler de, Müslüman olduklarının farkına varırlar. Belki kendilerinin kurtların düzenine âşık olan koyunlar olduğunun, sıra onlara geldiğinde kurtların onları da parçalayacakları beşeri düzenlerin birer kölesi olduğunu anlayıp idrâk ederler…
En son hapisten çıkmadan gardiyanlar bana güle güle partisi yapacaklarını söylediler. Anladım ki açlık, susuzluk ve uykusuzluk yetmiyormuş gibi gene bana işkence edecekler. Beni hücreye alıp ellerime ve ayaklarıma zincirler bağlayıp vücudumu sonuna kadar gerdiler, kollarım ve bacaklarım kopacak gibi acı veriyordu, ayak ucunda durmaya çalışıyordum. Vücuduma elektrik bağladılar, nereye kadar dayanabileceğimi tespit için her seferinde seviyesini arttırdılar, tâ ki bayılana kadar. Sonra birden belimde çok büyük bir acı hissettim. Gardiyanın biri tekmeliyordu, sırtımda dayanılmaz acılar vardı. Böbreklerime ve göğüs kafesime sopalarla vurdular. Yetmedi kafamda sopa kırdılar ve bundan sonrasını biliyorsunuz, size teslim ettiklerinde hafıza kaybı geçirmiş ve sizleri 1,5 hafta hatırlayamamıştım…
Orada beni en çok yıkan işkence ettikleri bir bacıyı hücre kapısından gardiyanlar mahsus görelim diye geçirirken kadının dönüp “Sizde erkek misiniz ?” diyerek yüzüme tükürdüğü; “Utanın! hâlâ nasıl nefes alıyorsunuz. ALLAH uğrunda ölün, öldürün…” dediğini…
Artık ben nefes alamıyorum Anam…
Hakkını bana helâl eyle, RABBİME vermiş olduğum sözü, âhdi yerine getirmeye gidiyorum. Ebû Garib’i o şeytanların başına yıkacağım inşALLAH …
13 Haziran 2009 Cumartesi
6 Haziran 2009 Cumartesi
3 Haziran 2009 Çarşamba
Affet Yetisemedim...
Affet...
Yetişemedim çocuk derdine!
Bağrıma basamadım seni...
Hiç bitmeyen bir korku masalında,uzattığın elleri tutamadım...
Kalbimde çığlığını duydukça,duaya sarılmaktan başka,bir ses daha yükselmedi gölgemden...
Affet...Gözyaşın yere düşmesin diye koştumsa da...
Yetişemedim...
Sel oldu gözyaşların...
Dindiremedim...
Yetişemedim çocuk derdine!
Bağrıma basamadım seni...
Hiç bitmeyen bir korku masalında,uzattığın elleri tutamadım...
Kalbimde çığlığını duydukça,duaya sarılmaktan başka,bir ses daha yükselmedi gölgemden...
Affet...Gözyaşın yere düşmesin diye koştumsa da...
Yetişemedim...
Sel oldu gözyaşların...
Dindiremedim...
Palestine...
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
„Ben sehâdet ederim ki, Allâh'dan baska ilâh yoktur.
Yine sehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm onun kulu ve resûlüdür.“
„Ben sehâdet ederim ki, Allâh'dan baska ilâh yoktur.
Yine sehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm onun kulu ve resûlüdür.“
YAŞIM 13...
Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistinliyim ben anlıyor musunuz
UYANMAK VE HAYATA GÖZLERİMİ YENIDEN AÇMAK İSTİYORUM...
Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistinliyim ben anlıyor musunuz
UYANMAK VE HAYATA GÖZLERİMİ YENIDEN AÇMAK İSTİYORUM...
Çıldırdığın kadar çıldır, katlettiğin kadar katlet masum insanları.
Sonun çok yakın İsrail
Selahattin Eyyübinin torunları şaha kalktı geliyor.
Ölümü ölümle korkutamazsınız...
2 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)